Şebnem Ferah'ın Röportajları

Salı, Ekim 31, 2006

Bir Başkasına Teğet Geçen Benim İçime İşliyor

Röportaj: Bir Başkasına Teğet Geçen Benim İçime İşliyor

Kaynak: sebnemferah.biz

Kiminle: Onur Baştürk (Vatan)

Tarih: 03.07.2005


İstisnasız Şebnem Ferah’ın Her albümünü Sevdim ben. Şarkıları çok hassas , bir o kadar öfkeli ve su gibi akışkan olduğundan belki. Hele zaman zaman attığı o çığlıklar her defasında çok gerçekti. Laf olsun , şarkıya uysun diye yapılmamıştı. Ve şimdi o çığlık , “Can kırıkları” adlı yeni albümle 5 temmuz’da geri dönüyor! Üstelik bu kez duyguları daha olgun , daha gelgitlerde arınmış olarak….yinede işte , “Can Kırıkları” ortalığa saçılmış, toplamamızı bekliyor. Huzurunuzda Şebnem Ferah ve beraber yüzdüğümüz röportaj okyanusu…..


* Öncelikle bir tespit. Şarkıların çoğunda o üç kelime , yani “su , okyanus ve yüzmek” sıkça kullanılmış. Hatta ilk şarkıda “ben zaten suda doymuşum” diyorsunuz. Neden böyle oldu? Tesadüf mü?


Ben de sonradan fark ettim . Yoksa bilinçli bir şey değil. Belki bilinçaltıma işlemiş bir arınma duygusunun yansıması. Su öyle bir şeydir ya… sonuçta tüm şarkılarda şöyle bir tema var: Çocukluğun masumiyetine geri dönmek, o saf halden büyüdükçe ne kadar uzaklaştığımızı görmek…..



* Yine de “Okyanus” şarkısında “Sonunda boğulmak olsa da, benim o sularda yüzmem gerek” diyorsunuz….


Evet , çünkü o şarkıda yeni bir durumdan söz ediliyor: “Sen anahtar deliğinden bakmayı tercih edebilirsin, ama ben başıma ne gelecekse gelsin daha büyük bir dünyayı görmek istiyorum”. Galiba en iyisi , içindeki değerleri tam kaybetmeden yol almaya çalışmak.



* Tüm şarkılar birbiriyle bağlantılı gibi….


Albümün belli bir karakteri , teması olmasını seviyorum. Bir önceki şarkının sonrakiyle akraba olması hoş bir şey. Ama hiç bu kadar birbiriyle bağlantılı şarkılar yapmamıştım.



* Bir şarkıda “Yarına çıkabilmem için heyacanı hatırlamam gerek” diye bir dizeniz var. Bunu kaybettiğiniz bir dönem mi oldu?


Öyle bir dönem oldu diyemem, sadece bunun kıymetini bilmeye başladım. Hayattaki tecrübelerin arttıkça bilmediklerin azalır gibi oluyor. Bir de 30’undan sonra hayatın biraz şekilleniyor ya…



* “Can Kırıkları” aslında bir kitabın adıymış…


Evet, geçen albümden sonra plak şirketine bir kitap gönderilmişti: Karin Karakaşlı’nın yazdığı “Can Kırıkları”. Kitabın adını daha ilk gördüğümde şarkı kafamda canlandı. Bu da çok sık olan bir şey değil. İnsanın kırılan duyguları için bir çok ifadeye rastlamıştım, ama bu kadar iyisine gerçekten hiç tanıdık olmadım.



* Bir de Los Angeles maceranız var. Ne yaptınız orada? Albüm kaydı filan mı?


Yok, hayır. Önceki albümü çıkardıktan sonra çok uzun ve yoğun bir konser maratonuna çıkmıştım. Sonrasında gerçekten çok yoruldum. Dinlenmem gerekiyordu. Los Angeles’a gitmeye karar verdim. Orada ev tuttum ve bir süre yaşadım. İyi geldi gerçekten. Her hafta sevdiğim grupların konserleri oluyordu, onları izlemeye gidiyordum. Ayrıca , okyanusun karşısında insan şöyle bir durup bakınca hakikaten dünyayı algılama şekli epey değişiyor. Zaten “Can Kırıkları” şarkısını orada yaptım. Ama orada hiç albüm kaydı yapılmadı.



ÇIĞLIKLAR BOŞUNA DEĞİL



* Kendinize dışarıdan bakma şansını yakaladınız herhalde.


Kesinlikle. Bizim burada zorlayarak yaptığımız bazı şeylerin orada endüstriye dönüşmüş halini gördüm. İnsanın vizyonu açılıyor. Kendini dolduruyorsun. Bir de başka bir ülkede yaşamak kısa süre de olsa çok eğlenceli. O yüzden karar verdim, hep yapacağım bunu.



* Bu kez yazdığınız sözler daha bir incelikli, derin. Tam olarak neyin etkisi bu sözler?


Eğer kendi şarkılarımla yer işgal edeceksem; o şarkıların düşünülmüş, çalışılmış, özenli ve çok içimden gelen şeyler olması beni mutlu eder. Zaten sinir uçların açıksa, bir başkasına teğet geçen senin içine işliyorsa, kendiliğinden oluyor. Bir de sözlerle uğraşmayı seviyorum, bulmaca çözmek gibi. Her şarkıya bir hayat sığdırabiliyorsun, ki bu da iyi şarkıcı yapıyor insanı.



* Şarkılarınızdaki o çığlıklar boşuna atılmıyor yani.


Evet, aslında söylemeye çalıştığım buydu!


* “Delgeç” şarkısına özellikle bayıldım. “Gel bi de sen vur” diyor ya şarkıda. Şimdi bulmacayı çözmeye çalışayım, hangi duygularla yazıldı o şarkı?


Bir şeyler yaşadıktan sonra artık darbe yemeye alışıyorsun. Yaşadığında göstereceğin tepkiler değişmiyor ama, garip bir tedbir hali üzerine sinebiliyor. Ne olacağına dair bir şeyler hissediyorsun. İşte ben artık korkmadığımı, buna alıştığımı, öyle bir gerçeği idrak ettiğimi fark ettim.




YOGAYLA BU İŞ OLMAZ!


* Rock şanslı bir döneminde mi? Arka arkaya albümler çıkıyor…




Dönem olarak bakmıyorum. Belki iki sene sonra bu kadar hızlı olmayabilir. Biraz normalleşir. Ama sakinleşeceğini zannetmiyorum. Çünkü albüm çıkaranların hepsi sahne deneyimli ve hayatlarının merkezinde müzik olan insanlar. Popçuların albümlerinin nasıl olacağına çoğu zaman masa başında karar veriliyor. Hiç sahne deneyimi olmayan şarkıcıya da albüm yapılıyor. Tabi ki hepsi öyle değil. Bir Kenan Doğulu’nun sahne performansı diğerleriyle bir mi? Rockçıların ise genelinde böyle bir geçmiş var. Mesela ben Mor ve Ötesi’nin son albümüne bayıldım.




* Onlar kadar politik bir tavrınız hiç olmadı. Tercih mi?


Onların durduğu noktayı ve bunu insanlarla paylaşmalarını olumlu buluyorum. Yakıştırıyorum da… bense insan olma meselesinin üstüne gitmeyi kendime yakın buluyorum. Böylesi daha dürüstçe.


* Arınmak dediniz ya, yoga filan yapmadınız herhalde değil mi?


Ben hiç öyle değilim! “ Kafamda bir şey var, hadi yogayla atayım” diyemiyorum. Zaten müzik yapan insanın yoga yapmasına gerek kalmayan dönemler oluyor. Mesela şarkı yapmaya başladığım süreç, her şeye bedel. Öyle konsantre bir dönem ki…bunu periyodik oalrak yapmaya başladım. Albüm çıkıyor, konserler yapılıyor ve hemen ardından kampa giriyorum. Farkında olmadan yeniden beslenme sürecine giriyorum.


* Kendinizde yapmayacağını en büyük değişiklik nedir?


Estetik yaptırmam! Bazen estetikli birini görüp “Ne kadar da gençleşmiş” dediğim oluyor. Ama hayır, bütün anılarınla birlikte yaşlanmak bana daha heyecanlı geliyor. Neden onu görmekten kendimi alıkoyayım ki? Kime, neyi göstermeye çalışıyorum? İstediğin şekilde ol, sadece ettiğin bir laf içimi titrettikten sonra ha botoks yaptırmışsın ha başka bir şey. Hayatı değerlendirme biçimim bu değil. Birilerinin de beni bu şekilde değerlendirmesini istemem.



ARTIK HAYATTA AYNI EVDE YAŞAMAM!



*Merak ediyorum, aşkı yaşayış biçiminizde bir değişiklik oldu mu?


Valla uzun süredir hayatımda kimse yok. Bir değişiklik varsa bile, hayatıma biri girdiğinde anlayacağım. Ama bakış açımda değişiklikler var. Daha bir olgunlaşıyorsun..



* “Kendimi o kadar kaptırmayacağım mı?” diyorsunuz?


Bilemem, o kadar mantığıyla hareket eden biri değilim. Güçlü şeyler hissettiğim zaman her şey çok farklı gelişiyor. Belki birazcık daha temkinli olabilirim. Çünkü artık neyin ne sonuç vereceğini biliyorum. Sonuçta bugüne kadar bir sürü ilişki modeli deneyimlemiş oluyorsun. Tek bildiğim , hayatta aynı evde yaşamam mesela….

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home