Şebnem Ferah'ın Röportajları

Salı, Ekim 31, 2006

Bir aşk yorgunu

Röportaj: Bir aşk yorgunu

Kaynak: sebnemferah.4mg.com

Kiminle: Hızır Tüzel (Radikal)

Tarih: 2003


Ferah, albüm çıkarmadığı zamanlarda ortada görünmüyor, evinde saklanıyor.


Şebnem Ferah son albümü 'kelimeler yetse...'de, gerçekten yaşamış olduğu bir aşk acısını anlatıyor. Ferah, 'Hayat, her gün o acıyla yaşama izni vermiyor insana. Sonuçta bir şeyler birikiyor ve patlıyor' diyor


Bir aşk yorgunu olarak gördüm Şebnem Ferah'ı. Üzülmüş, acı çekmiş. Sonra bağırıp, çağırıp boşaltmış içini. Yorgun ama keyifli. Üniversal Müzik tarafından çıkarılan 'kelimeler yetse...' isimli albümü dinleyince insan bunu fark ediyor zaten. Rock'çı dediğin ne yapar ki, hayatı protesto eder, kalıplara karşı çıkar, üzüntüsünü müzikle dile getirir. Ben böyle biliyorum. Şebnem de öyle yapıyor. Sorun yok yani... Şebo'yu daha fazla anlatmak için bendeki kelimeler yetmiyor. Yetseydi, söyleşiye yer kalmayacaktı zaten.


- Şebnem hanım, bu son albümde 'kelimeler yetse...' diyorsunuz. Gerçekten de hayatta bazı şeyleri ifade etmek için kelimeler neden yetmez?


Kelimeler düşünceleri anlatırken yeterli olabiliyor. Bir konuda fikriniz varsa bunu ifade etmek için kelimeleri kullanmak iyi bir yöntem tabii. Yazmak, okumak, konuşmak için kelimeler yetiyor. Ama bazı duyguları anlatırken bir bakışın yerini kelimeler dolduramıyor. İnsan hiç konuşmaz susar, sadece karşısındakine bakar ve karşısındaki de onun ne demek istediğini anlar. Mesela çok üzülüp ağlarsınız, karşınızdaki sizin ne kadar üzüldüğünüzü anlar. Bir bakışın, bir gülümsemenin yerini bazen hiçbir kelime anlatamaz. Galiba böyle şeylere çok kafa yoruyorum. Kendi duygularımı, insanların duygularını anlamaya gayret ediyorum. Benim için önemli olan bunlar.


- Kelimeler yetseydi daha farklı bir dünyada yaşıyor olurduk herhalde. Savaşlar filan çıkmazdı diye düşünüyorum. Ne dersiniz, haklı mıyım?


Herhalde. İnsanların sadece kelimelerle anlaşamadığı durumlar da oluyor çünkü. Bu insani şeylerin eksikliğinden kaynaklanıyor. letişim çağında yaşıyoruz diyorlar ama iletişim için kelimeler yetmiyor. Başka şeyler de önemli. Ve o başka şeyler, hayatlarımızdan giderek eksiliyor. İnsanların sahip oldukları en büyük lütuf Mduygudur ve bunu ifade edebilme yeteneğidir. Bunu kullanmadığımız sürece gerçekten eksik ve zavallı kalıyoruz. Kimse sevdiği işi yapmıyor, hayattan zevk almıyor, sevdiği adamla birlikte olmuyor, hesapçı oluyor, giderek kendini köreltiyor. Kapasitesini kullanarak çok sevdiği şeyleri yapabilecekken, bütün bunların uzağında zaman geçirip gidiyor. Oysa, hissettiğin şeyi karşındakine aktarabilmek hayatı çok kolaylaştırıyor. Benim açımdan hayat işte o zaman güzel oluyor. O zamanlar kendimi dolu dolu yaşıyor gibi hissediyorum. İçimde bir kelebek dolaşıyor.


- Dikkat ettim de, şarkılarınızda bol miktarda hüzün ve acı mevcut. Gerçekten çok acı çektiniz mi, çok mu üzdüler sizi?


Hayat öyküm biraz acıklıdır zaten. Bunlardan söz etmek istemiyorum artık. Bunlar farkında ol ya da olma insanı yürekten etkiliyor. İçinde birtakım şeyler kırılıyor. Acı geçmiyor ama hayat devam ediyor. Zaten hayat her gün o acıyla yaşama izni vermiyor insana. Sonuçta bir şeyler birikiyor birikiyor. Bir de hayatınıza anlam verdiğini düşündüğünüz biri hayatınızdan aniden çıkıverince bir patlama yaşıyor insan.


- Evet, belli ki bayağı bir patlama yaşamışsınız. Albümde belli oluyor bu...


Ben evde sehpanın üzerinde duran bir obje ile de duygusal bir bağ kuran bir insanım. Kolay kolay bir şeylerimi atamam, vazgeçemem. Bağlanan, değer veren biriyim. Birini seveceğim ve o benim hayatımdan hiç beklemediğim bir anda çıkacak. Bu beni çok üzüyor. Bu da, benim o yüreğimdeki kırık noktaları acıtıyor. O acı duygular canlanıyor ve dışarı çıkmak istiyor. Ben de müzisyen olduğum için bunu müzikle dışarı çıkartıyorum. Bu tabii yorumuma, sözlerime de yansıyor.


- Geçen gün televizyonda bir söyleşinizi izlerken öğrendim Türkçe müzik yapıp da nefret edilmeyen bir MFÖ bir de siz varmışsınız. Doğru mu bu?


Benden nefret edilip edilmediğini bilmiyorum. Belki nefret edenler de vardır ama duygularını dile getirmiyorlardır. Ben dinleyicilerimle arkadaş gibi olmayı seviyorum. İnsan nasıl evinde gitarını alıp, arkadaşlarını toplayıp çalar, söyler aynen öyle işte. Albüm çıkardıktan sonra iki tane yol var biri şan, şöhret, para beklentisi. Diğeri ise kendimi daha yakın bulduğum bir fikir, samimi olmak. Açıkçası benim hayatımda hiçbir şey değişmedi. Her türlü insani ihtiyaçlarımı eskiden karşıladığım gibi karşılayıp o şekilde yaşıyorum. Bunun nedeni de sanırım, zannediyorum müzik yaptığım için albüm yapmam. Albüm çıkarmak için şarkıları bir araya toplamıyorum. Kendi kendime bir şeyler yaşayan, onları birileri için dinlenir kılmaya çalışan, bunu yaparken de içten olmaya gayret eden biriyim...


- Pardon ama bu alışmadığımız bir şey neden böyle yapıyorsunuz?


Çevremizde o kadar çok negatif şey var ki, sanıyorum insanlar bunu fark ediyor. Yani bir şeylerin özenerek, emek harcanarak yapıldığını fark ediyorlar. Onları kısa günün kârı mantığıyla sömürmediğimi anlıyorlar. Müziği gerçekten sevdiği için, yapan birini gördükleri zaman artık bunu fark ediyorlar. Belki bunun için yaptığım müziği dinlemeseler bile beni ayrı bir yere koyuyorlar sanıyorum. Sonuç olarak bu düşüncelerimde haklıysam ne mutlu bana.


- Şimdi siz albüm filan olmadığı zaman ortalarda görünmüyorsunuz. O aralar nerede saklanıyorsunuz?


Saklanmıyorum, evimde normal bir şekilde yaşıyorum. Ben bir iş yaptığım zaman bunu insanlarla paylaşmayı seviyorum. Bunun ötesindeki şeyleri insanlarla paylaşıp, laçka bir ilişki kurmak istemiyorum. Birilerine bir şeyler söylemek istiyorsanız telefon açarsınız, ya da bir yerde oturup konuşursunuz. Bunun için gazeteleri, televizyonu kullanmak bana görgüsüzce geliyor. Benim öyle bir tavrım yok. Dolayısıyla müziğimi yaparım, konserimi veririm, albümümü çıkartırım. Öyle ortalarda dolaşmanın bir âlemi yok.


- Anladığım kadarıyla sizin gibi davranınca da işler yolunda gidebiliyor yani değil mi? İlle de, televolelere çıkmak gerekmiyor sonuçta.


Tabii gayet de güzel olabiliyor. Bazı insanlar öbür şekilde bir yaşamın doğru olduğuna inanabilirler. Onların doğrusu bu olabilir. Fakat bu benim tanıdığım bir alan değil. Ben kendimi rahat ifade ediyorsam öyle olmaktan yanayım. Eskiden nasıl barda çalıyor, işim bitince gitarımı alıp evime gidiyorsam şimdi de aynı mantıktayım. Bu tavrımı değiştirmek için de bir neden görmüyorum.


- Müzikten iyi anladığımı söyleyemem ama sizin bu son albümünüzü dinledim. Şarkı sözleri, yorumlar filan çok düzeyli geldi bana. 'Neden bu kadar uğraşıyor, piyasadakiler gibi abuk sabuk şarkılar yapmıyorsunuz, öylesi daha kolay değil mi?' diye sorsam saçmalık olur mu?


Maalesef o tür şarkılar yapamıyorum. Ben bu işi, müzik yapmayı çok seviyorum. Çok değer veriyorum. Bir konsere gittiğim ve o müziği beğendiğim zaman çok mutlu oluyorum. Benim başka türlü şeylerle pek bir alakam yok. Gece başımı yastığa koyduğumda içimin rahat olması gerekiyor. En ciddi kontrol mekanizmam bu. Bazı şeyler alıp başını gidiyor gibi görünse de öyle değil. Artık dinleyici birtakım şeylerin farkına vardı. Albüm satışları bunu gösteriyor zaten. Bazı şeylerin altyapısını oluşturmadan, beyni yıkanmış gibi dışarıdan görüp aynısını yaptık ya, bu değişti artık. Ben şimdi kendi sevdiğim, değer verdiğim müziği yapmazsam çatlarım. İstediğim kadar çok para kazanayım, istediğim kadar ünlü olayım hiç fark etmez. Bazıları zaten bu işi müzik yapmak için değil başka amaçlarla yapıyor. Ünlü olup başka açılarda hayatlarını sürdürmek istiyorlar. İçinde gerçekten yetenek barındıran insanların bütün bu kalitesizlikten gözü korktu. Dışarıdan o kadar çirkin görünüyor ki, gerçek yetenekler bundan dolayı küsüyor.


- Siz nasıl küsmeyip, devam ettiniz peki?


Beni on beş yaşındayken gitar alıp, şarkı söylemeye iten neden bir heyecandı. O zamanlar üç tane şan dersi alan hop diye albüm çıkarmıyordu. Gerçekten müzikten heyecan duyanlar kendilerini ifade edecek bir platform buldukları zaman bunu ortaya çıkarırlar. Diğerlerinin gerçekten müzik yaptıklarına inanmıyorum. Daha farklı bir şey yapıyorlar.


- Sizin için 'Türkiye'nin en güzel çığlık atan kadını' diyorlar. 'Kelimeler yetse...' isimli son albümünüzde de bol bol çığlık atıyorsunuz. Günlük yaşamda da sık sık çığlık atar mısınız?


Bu aslında melodi anlayışımla ilgili. Bazı duygular var. Onları ifade ederken bir söz yetmeyebiliyor. Bağırarak söylemek istiyorsam bağırıyorum. Sesimi kullanabileceğim kapasitede kullanmayı seviyorum. Bazı duygular içimde öylesine hamurlaşıyor ki, bazen çığlık çığlığa söylüyorum, bazı şeyleri kısık kısık söylüyorum. Aslında açıkçası ben sadece sesimle şarkı söylemiyorum...


- Özür dilerim ama bunu anlayamadım...


Bütün bedenimi kullanarak şarkı söylüyorum. Böyle söylemeyi ve böyle söyleyenleri seviyorum. Ama günlük yaşamda öyle çığlık attığım filan olmuyor. Biraz soğukkanlı bir insanımdır. Öyle olur olmadık şeylere çığlık atmam. Vardır öyle kadınlar. Ben öyle değilim.


NOT: Bu röportajı bize yolladığı için Alim'e teşekkür ediyoruz. (TST)

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home