Şebnem Ferah'ın Röportajları

Salı, Ekim 31, 2006

Yeter Ki Açık Olsun Perdeler

Röportaj: Yeter Ki Açık Olsun Perdeler

Kaynak: bluejean.com.tr

Kiminle: Doğu Yücel-Ayhan Abayhan

Tarih: 2001


Volvox zamanlarından beri müzikal kariyerini severek takip ettiğim Şebnem Ferah ile röportaja gidiyorum. Yanıma Ayhan Melissa Abayhan'ı (Evet evet tam adı böyle:)) da aldım ki, olası bir heyecanlanma olursa olaye el koyabilsin.


'Artık Kısa Cümleler Kuruyorum'un ardından geçen 2,5 yıl boyunca neler yaptınız?

Kendi şarkılarımı yaptığım için insan ne zaman bir albüm için yeterli materyale sahip olduğunu düşünürse o zaman albüm yapar. Dolayısıyla bu 2,5 sene benim için çalışmakla ve insanlara sunabileceğim şarkıları yapmakla geçti. Son bir sene içinde özellikle buna yoğunlaştım. Bunun bir beş ayı stüdyoda geçti zaten. Ondan önceki senede ön hazırlık dönemi oldu. Bazen dört ayda albüm yapasınız, bazen dört senede. O yüzden kendime bir sınır veya tarih koymuyorum.

İlk iki albümde beraber çalıştığınız Tarkan Gözübüyük, Demir Demirkan ve İskender Paydaş üçlüsü yok...

Bu albümde sahnede beraber olduğum kadro var. O üçlü ile beraber olamamamın tek nedeni zamanlama. Demir kendi albümü ile ilgileniyordu. İskender'in de üzerinde çalıştığı albümler vardı, toparlanamadık. Şarkılarım da hazırdı. İnsan hazır olduğu zaman acele eder. Ben de bir an önce stüdyoya girmek istedim. Bu arada başka yabancı prodüktörlerle görüştük. Ama orada olaylar burdakinden on kat daha yoğun olduğu için 2-3 yıllık takvimleri zaten belli. O yüzden ya çok bekleyecektim, ya da işleri kendim toparlayacaktım.

Yabancı prodüktörler, mesela hangileri ile görüştünüz?

Dinlediğim albümlerin beğendiğim prodüktörleri ile görüştük. Glenn Ballard'dan tutun, Skunk Anansie'nin son albümündeki prodüktöre kadar. Hepsiyle bir şekilde yazışıldı ama zamanlama problemi oldu. En net yanıtı Arif Mardin'den aldık. O da Türkiye'de bir şeylery apmak istiyordu. Demoları da dinledi ve çok beğendi. Onn oğlu var, iyi bir ekibi var. Ama yine zamanlama problemi nedeniyle olmadı.

Bu defa belki de o üçlü (Tarkan, Demir, İskender) olmadğından dolayı daha sade bir sound var albümde. Siz Perdeler'in sound'undan memnun musunuz?

Benim önceki albümlerimden de çok dolu parçaların yanında çok sade şarkılar da var aranje açısından. Bu albümde şarkı ne istiyorsa onu yapmaya çalıştım. 'Perdeler' gibi çok dolu parçalar da var, 'Saatim Çalmadan' gibi çok sade parçalar da. Bu defa sahne arkadaşlarımla beraber çalıştığım için sahneye de kolay taşınabilir bir sound oluşturmaya çalıştım. Konserlerin hatasıyla sevabıyla ayrı bir sıcaklığı vardır. Bunu yansıtmaya çalıştık. Çok planlanarak oluşan bir proje yerine daha doğal bir şey istedim. Bu illa ki bir sonraki albümün de böyle olacağı anlamına gelmiyor tabii. Sonuçta ilk albümümü yaparken 24 yaşındaydım. Kendimi nasıl sosyal anlamda geliştirmeye çalışıyorsam, müzikal anlamda da gelişiyorum. En azından değişiklik olması gerekir. Ama çok farklı bir tarza da yönelmem beklenemez. Küçüklüğümden beri rock dinliyorum ve çalıyorum, bunun benim üzerimde dominant bir yapısı var. Ben ancak ayrıntılarda değişiklikler yapabilirim. Mesela 'Sigara' bence daha önce yaptıklarıma benzemiyor. Farklı melodik yapılar, küçük küçük şeyler de değişiklik yapmak isterim ben. Sonuçta yine aynı enstrümanlar var bu albümde ama diğerlerinden farklı yanları da var.

'Perdeler'in Apocalyptica grubuyla seslendirdiğin bir versiyonu daha var albümde. Var olan bir şarkı yerine bambaşka bir şarkıda onlarla çalışsan daha iyi olmaz mıydı?

Ama 'Perdeler' o zaman zaten yepyeni bir parçaydı. Biz onlara önceki albümlerle beraber bu albümün demo kayıtlarını gönderdik ve onların seçmesini istedik. Kesinlikle onları yönlendirmek istemedik. Onlar da 'Perdeler'i seçti. Bu albüm için yabancı prodüktör arayışında olduğumuz etapta Apocalyptica da görüştüğümüz birileriydi. Onlarla zamanlama problemi de olmadı. 'Perdeler'i performe edebileceklerini söylediler. Fillandiya'ya gittik ve kaydettik. Başka bir şarkıyı onlarla baştan sona organize ve aranje etmek çok daha uzun bir çalışma gerektirdiği için her iki taraf da böyle bir çalışmayı uygun gördü.

İlk video klip 'Perdeler'e çekildi. Karanlık ve ağır bir klip. Daha renkli, daha kolay anlaşılır bir video ile başlamak yerine neden bunu seçtin?

Söz itibariyle 'Perdeler' çok önemli birparça. Aslında albümde 'Sigara' ve 'Sil Baştan' gibi şarkıların daha akılda kalıcı olduğunu, daha çabuk izleyiciye geçeceğini düşünüyorum. İkinci albüm sırasında babamı kaybettim, başka şeyler oldu, üst üste hep ağır tabir edilen şarkılarla tanırken o havayı biraz es geçtiğimizi düşündüm. Beni konserlerde takip eden hiçbir yerde yalnız bırakmayan kemik bir kitle var ve öncelikle onlara karşı kendimi sorumlu hissediyorum. 'Perdeler' son 2,5 yıldır kendimi nasıl beslemeye çalıştığımı, kendime neler katmaya çalıştğımı müzikal olarak da lirikler açısından da çok iyi açıklayan bir şarkı, o yüzden de mantıklıydı.

Albüm kapağında internet siteni hazırlayanlara teşekkür etmişsin, biz de bir göz attık. Albüm çıktıktan sonra forum bölümlerine göz attın mı, albümle ilgili eleştiriler yazmışlar çünkü. Dikkatimizi çekti, 'Günaydın Sevgilim' şarkısını pek beğenmemişler...

Sanırım beğenilmemesinden ziyade insanlar benden mutlu bir şarkı duymaya alışkın değiller. Yani ben 'Vazgeçtim Dünyadan' gibi şarkılarla dinlemey alıştıkları için ben o şarkının bu gibi tepkilerle karşılaşacağını biliyordum. Ama hakikaten ilk kez hayatımda mutlu bir şarkı yapıyordum. Genellikle çoğu insan acı çektiğinde daha üretken olur, ben de öyleyim. Ama mutlu olduğum anları nasıl dile getirebiliyorum acaba şeklinde kendimi test etmek durumundaydım. Bu şarkıyı çok severek ve hissederek yazdığımı söylemeliyim. Konserlerde çok eğlenceli bir hal alacağını düşünüyorum.

'Kısa Cümleler...' albümünden sonra Non Serviam'a verdiğin röportajda benim dikkatimi çeken bir şey olmuştu (Doğu çok meraklı bir insandır bu arada:)) orda 'büyüyorsun ve kendi içinden sıyrılıp yukardan bakmayı öğreniyorsun' diyorsun, bunu sıkıcı bulmuyor musun, yani sanki kendi hayatını izliyorsun gibi, ben öyle algıladım...

Evet, açıkçası çok doğru birşey söylüyorsun, şimdi ilk kez düşünüyorum bu konuyu. Bazen olduğun noktadan kendini dışardan da görebilmek eğer objektif ve gerçekçi biriysen, eğer kendine yalan söylememeyi beceren biriysen- aslında çok güzel birşey. Özellikle müzikle uğraşıyorsan bu çok iyi bir özellik, yani lehine çalışabilir bir özellik. Bu benim kaybetmemeye çalıştığım bir özellik aynı zamanda. Ama tabi kötü tarafı da var, bazen bazı şeylerden keyif almanı engelleyebiliyor. Bir bakyorsun plan yapan, hata yapmamaya çalışan bir insan olmuşsun, bazen insanın kendini su gibi bırakması da gerekebilir, hataysa hata yani. Ama ben kendi adıma bu durumu dengeleyebildiğimi düşünüyorum.

Dışarıya açlıma konusunda neler düşünüyorsun? Yani seni dinlerken keşke dışarıya yönelik de birşeyler yapsa diye düşünüyor insan. Var mı böyle planlar?

Bu müziğin yurtdışında örnekleri olduğu için mutlaka İngilizce yapılması gerekiyor öncelikle. Yerel ya da ne bileyim Latin sound'lar için dile yönelik bir zorunluluk yok ama söze ve müziğe dayalı bir albüm yapıyorsan dilin çok önemi var ve İngilizce yapılması da şart. Bu albümü yaparken çalıştığımız konuştuğumuz prodüktörlerden, benim yaptığım işin dışarda da bir şansı olduğuna dair olumlu mesajlar aldım. Yurt dışı için ne yetenek, ne sound bütünlüğü açısından hiçbir eksiğim ya da problemim olmadığı söylendi bana, bu mutluluğu yaşadım. Dolayısıyla bundan sonrası akıllıca bir plana kalıyor. Hatta şu andan itibaren bu albümdey er alan bazı şarkılara İngilizce söz yazıp yenidne stüdyoya gireceğim. Yani bu yöndeki çalışmalarım yavaş ama gerçekçi bir tavırla ilerliyor.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home