Şebnem Ferah'ın Röportajları

Salı, Ekim 31, 2006

Rumeli Hisarı'nda

Röportaj: Rumeli Hisarı'nda

Kaynak: sebnemferah.4mg.com

Kiminle: Oben Budak (Aktüel)

Tarih: 20-26.08.03


7 Ağustos günü Şebnem Ferah konserinin provalarını izlemek üzere Rumelihisarı'ndayız. Önce grup arkadaşları

çıkıyor sahneye sound check için. Yarım saat sonra Şebnem konser alanına geliyor. Heyecanlı olduğu her

halinden belli. Sanki insan rock şarkıcısı olunca daha rahat, daha korkusuz olmalı diye düşünürken, Şebnem

Ferah'ın gizleyemediği bir heyecanla boş koltuklara ve sahneye bakışını izliyoruz. Onun tabiriyle kalbi "Donk donk"

atmış sabah uyandığında, bir şey olacak diye korkmuş. "Bir ayda 17 konser verdim, ilk kez böyle oluyor" diyor.

Orkestra çalışmalarını yaparken biz de kafasını biraz dağıtmak adına sohbete başlıyoruz.


- Pop müzik dinleyenler bile senin müziğinden çok etkileniyorlar..


ŞF: Çok sevdiğim bir şeyi yapıyorum ve bunu da dürüst olarak yaptığım için, başka müzik türlerini dinleyenleri

de etkiliyor. Yani, iyi şeyler dinlenir.


- Son albümünde olduğu gibi daha sert bir sound'a ne zaman karar verdin..?


ŞF: Bu bir karar değil, yaptığım şarkılar böyle, yaşam böyle, tüm geçmişim böyle. Ben bu müziği seviyorum

ve çok eskiden beri yapıyorum.


- Yaşıtların oje derdindeyken seni gitar almaa iten şey neydi peki..?


ŞF: O zamanlarda bile koca koca gitar amfileri ve gitarlarla uğraşıyordum, tamamen ilgi alanı. İyi ki de öyle yapmışım.

Balıklama daldım o yaşta, çok seviyordum, galiba ondan. Müzik benim için başka bir şey. Ben sadece işimi

yapmıyorum müzik yaparken.


- Şarkıların bir çok şarkıya göre o kadar sahici ki, senin aşkı bile şarkı yazabilmek için yaşadığını düşünüyorum bazen.


ŞF: (gülüyor)O kadar da değil, hayatın doğal bir süreci. İçimden geldiği gibi yazıyorum. Ben yaşadım, ben söylüyorum,

ben kendi gitarımla çalıyorum belki de bu yüzden sahici geliyordur. Doğal olarak bir fark yaratıyor.


- Yazdığın şarkıları sonradan dinlerken yaşadıklarını hatırlayıp üzülür müsün..?


ŞF: Yazdıktan ve kaydettikten sonra onlar herkes için olduğu gibi benim için de şarkı oluyor. Artık onların birer

simyası oluyor. Hepsi birer kimlik kazanıyor.


- Konsere çıkacaksın az sonra, özel isteklerin yok mu kulise..?


ŞF: Diyet kolam var yeter.


- Sahnede neden siyahı seçiyorsun..?


ŞF: Siyahı hem kendime hem de formata yakıştırıyorum.


Konuşmalarımız sırasında dönüp dönüp shaneye bakmasından heycanını yatıştırmak adına sound check'e başlaması

gerektiğini anlıyoruz ve o nezaketinden bizden izin istemese de konuşmaya ara veriyoruz. Saheney inen Şebnem ilk

önce Alanis Morissette'in "Your House"u eşliğinde mikrofon ayarlarına bakıyor. Aralarda da saçlarını yeni kestiren

davulcu Aykan'la dalga geçiyor. Zaten şarkı söylemediği anlarda sürekli arkadaşlarına sataşıyor. Provalar sırasında

kendisine su getiren klavyeci Ozan için "Gördüğünüz gibi hurilerim var benim" diyor. Prova sonrasında fotoğraf çekimi

yaparken "Şimdi de rockçı pozları vermeliyim artık konser zamanı yaklaştı" diyor ve konsere kadar olacakları sıralıyor.

"Bir saat içinde gözlerimin etrafı siyaha boyanacak, sonra bakışlarım sertleşecek, ardından dişlerim uzayacak ve

pazularım çıkacak ve rock'çı Şebnem olacağım" diyor.


Aslına bakılırsa bu şirin haliyle konserlerdeki Şebnem arasında çok büyük fark var tabii, ama bu asla imaj uğruna

yapılan bir şey değil, içinden geldiği gibi bir değişime uğruyor Şebnem. Çekimlerden sonra kulisinde dinlenmeye

çekiliyor; konsere iki saat var ve konser anında müzikal ya da görsel bir sürprizle karşılaşmamak için her şeyi

kontrol edip, konuşmamak ve konsere kanalize olmak için tek başına olmayı tercih ediyor. O sırada orkestra kaldığı

yerden şamataya devam ediyor. Albüm kayıtlarında ve konserlerde aynı kadro olduğu için herkes birbiriyle iş

arkadaşlığının çok ötesine geçmiş. Orkestra elemanlarından en çok yorulanı şüphesiz Buket Doran oluyor. Çünkü

Buket bir yandan Şebnem'in menajerlik işleriyle diğer yandan da bas gitarının telleriyle uğraşıyor. Ona Şebnem'i

sorduğumuzda ise "Nutella'dan başka bir takıntısı olmayan bir star"'la çalışmanın zevklerinden bahsediyor.


Aslında konser alanında yalnız değiliz, Şebnem'in sıkı fanları da provaları izlemek için oradalar. Kimi elinde telefon

bir arkadaşıyla konuşuyor; "Yemin ederim o, bak duyuyor musun..?", kimi Şebnem'le dertleşiyor.


Ve Sahne..!


Nihayet "Korkarak Yaşıyorsan"la Şebnem sahnede. Artık siyahlar içinde ve elinde gitarıyla tam bir rocker olmuş.

Bu işin kıyafetle ya da makyajla alakası olmadığını onu sahnede izlerken bir kez daha anlıyoruz. Yaptığı uzun

konuşmaları hal hatır sormalarının yanında söylediği şarkılarla su gibi akıp giden zamanı durduramıyoruz ve "Ben

Şarkımı Söylerken"le konser sona eriyor. İki yıldan beri verdiği ilk İstanbul konseri olduğu için Hisar'ı çimenlere

kadar dolduran 1500 civarındaki dinleyici orayı terketmeye hiç de niyetli değil. Bis yapmak için sahneye döndüğünde

"Artık Kısa Cümleler Kuruyorum"umun son şarkı olduğu anlaşılıyor ve başka bir hüzün kaplıyor herkesin içini.

Konser bitimi ekipçe Kemancı'ya doğru yola çıkılıyor ama bizim bu doyurucu konserin üzerine b bir yerde başka

şarkılar dinlemeye hiç niyetimiz yok.


NOT: Bu röportajı bizlere ulaştırdığı için Alim'e teşekkür ediyoruz. (TST)

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home