Şebnem Ferah'ın Röportajları

Salı, Ekim 31, 2006

Non Serviam

Röportaj: Non Serviam

Kaynak: sebnemferah.4mg.com

Kiminle: Çağlan Tekin (Non Serviam)

Tarih: 1999


80’ li yılların sonunda henüz yeterince erkek grubu yokken, biri Ankara’ lı Spinners(punk), biri de Bursa’ lı Volvox (heavy metal) olmak üzere tamamı kızlardan kurulu 2 guruba sahip olan Türk piyasası, her ne kadar her 2 gruba da gereken ilgiyi göstermemiş olsa da, bu gruplar kendi çabalarıyla konserler düzenlemiş ve demolar çıkartmışlardır


Bu gün içimizde küçük bir kitle Volvox’ dan haberi olmadan, bir kez dahi dinlemeden, Şebnem’ i Volvox’ u bırakıp Türkçe rock yapmakla suçluyor. E, suçlamayı yapanlara bakınca, suç da suç olmaktan çıkıyor. Volvox’ u yakından bilen ilk konserlerinden bar programlarına kadar takip eden ve dahası şebnemi o günlerden beri tanıyan biri olarak şebnemin kendine çizdiği yolu gayet haysiyetli ve doğru bulu yorum. Artık gereksiz küçük insan topluluklarına kendini uzun uzun anlatmak yerine kusa cümleler kurmak istemesini de gayet doğal buluyorum.


Ilık(ne ılığı düpedüz sıcak) bir haziran akşamı, yıllardır röportajlarda bir araya gelmeyen ÇAĞLAN- AYSIN-ZARİFE röportaj timi bir araya geliyor ve en güzel sorularını geçtiğimiz günlerde “artık kısa cümleler kuruyorum ”adlı albümünü çıkaran Şebnem Ferah’ a sormak üzere Şebnem’ in Arnavutköy' deki evinin kapısını çalıyor.


Şebnem küsel yemekleriyle bizi besledikten sonra, salataya sarımsak koyunca süper olduğundan, kendisinden, müzikten ve planlarından bahsediyor. Sonra dev ekranlı televizyonunun bulunduğu odaya geçiyoruz ve röportaj başlıyor.


PİYASA, İLK ALBÜMÜN “KADIN” I ÇIKARDIĞINDA NASILDI, BUGÜN NASIL?


Genel olarak müzik piyasası daha hareketliydi, sanırım daha çok albüm satılıyordu. Şu anda çok durgun olduğu söyleniyor. Ama bunun yapılan müzikle doğru orantılı olduğunu düşünüyorum. Yani insanların almaya değer görmedikleri bir şey çıkmıyorsa, tabii ki almayacaklardır. İyi albüm çıktığında satıyor. Sadece, bundan beş sene önce olduğu gibi çıkan her albüm satmıyor. Buda bence gayet yerinde bir gösterge, garip olan beş yıl önce çıkan her albümün 500 bin satmasıydı. O öyle bir dönemdi, geçti. Şimdi gerçekten kendine ait tarzı olan insanların albümleri tutmaya başladı.


PEKİ BU ALBÜMLE BİRLİKTE HAYATINDA DEĞİŞEN BİRŞEYLER OLDUMU?


Hayatımda çok bir şeyi değiştirmedi çünkü bu hep yapmak istediğim bir şey di. Bunu somut olarak yapmaya başladım, yani eskidende müzik yapıyordum, şimdi sadece bir tanede albümüm olmuş oldu. Aslında çok ciddi bir değişiklik çünkü elinde tutabileceğin bir şey oluyor. Hayatımı yaşamam açısından yada eskiden beri sahip olduğum birtakım fikirler açısından çok şey değişmedi. Daha doğrusu bende elimden geldiği kadar çok şeyi değiştirmemeye çalışıyorum. Çünkü beste yapmak için, söz yazmak için eskiden nasıl yaşıyorsam yine aynı şekilde yaşamak istiyorum.


İLK ALBÜMÜN KA SATMIŞTI


400 bini geçti. 40 bin civarında da CD


HANGİ PARÇANIN KLİBİYLE PATLADI ALBÜMÜN SATIŞI?


“Yağmurlar”la. Aslında herhangi bir parçanın klibiyle satışlar biranda 3 katına filan çıkmadı. İlk klip çıktığında hemen o hafta çok iyi bir satış grafiği başladı. Ama “yağmurlar” çıktığında onun iki katı oldu. O sıralarda zaten “bu aşk fazla sana” radyolarda en çok yayınlanan parça haline gelmişti. Ve bu albüm hala satılıyor. Zaman içinde çok satıldı ve sevildi, 3 yıl önce olmasına rağmen. Bazıları bir gecede meşhur olup, ertesi gün sokağa çıkamıyor. Ben hiç böyle bir şey yaşamadım. Benim albümümün satışını en çok etkileyen konserler oldu.


BEKLİYORMUYDUN BU KADAR ÇOK SATMAYI?


Sayı üzerinde düşünmemiştim ama açıkçası diğerlerinden ayrılacak bir albüm olacağını biliyordum. Kendimi bildim bileli hayatımın en büyük kısmını şarkıcılığa, şarkı sözü yazmaya ve beste yapmaya ayırdım. Daha az emek harcanarak yapılan başka albümlerle karşılaştırdığın zaman arada bir fark olması çok normal. Ayrıca çok samimi bir albüm yaptım. İstanbul”a geldiğimden beri bir takım albüm teklifleri alıyordum. Eğer acele edip onlardan birini kabul etseydim , istediğim müziği yapamama tehlikesi ile karsı karşıya kalabilirdim. Dolayısıyla da gerçekten içimden geldiği gibi yapma şansım olana kadar beklemeyi tercih ettim.


VOLVOX ZAMANI İNGİLİZCE ŞARKI SÖZLERİ DE YAZIYORDUN. ALBÜM İÇİNMİ TÜRKÇE YAZMAYA BAŞLADIN YOKSA BUNDAN ÖNCE TÜRKÇE”YE YÖNELMİŞMİYDİN


Ondan önce başlamıştım. Birçok insan bana “Güzel şeyler yapıyorsun ama yaptığın şeyi başkalarıyla paylaşma niyetin varsa Türkçe yapman çok daha akıllıca” diyordu. O zaman bana küfür gibi geliyordu bu. Geçmişi yabancı müzikle dolu olan bütün müzisyenler böyle bir dönem yaşarlar. Sonra öyle bir döneme giriyorsun ki


Türkiye de yaşayan insanların ingilizce yapması komik geliyor. Müziği ne için yaptığını kavraya bilmek hayatında her açıdan gelişmiş olmayı gerektiriyor. Eğer iletişim bunun büyük bir parçasıysa , hiç olmazsa yarısıysa o zaman Türkçe yapmak çok daha mantıklı geliyor.


İLK ALBÜM BU KADAR ÇOK SATMIŞKEN İKİNCİYİ YAYINLAMAK NASIL BİR BASKI YARATIYOR ÜSTÜNDE?


İkinci albüm insanlar tarafından ya kabul gördüğün ya da "bu o kadar iyi olmamış " dedirtirse kolayca unutabileceğin bir albüm statüsündedir. O açıdan önemsiyorum. Ama satış konusunda kaygım yok. İşin bana kalan kısmını ne kadar doğru yaptığımla çok daha fazla ilgileniyorum. Az satması, bu dönem o kadar insanla iletişim kurabilmişim anlamına gelecektir.


ŞU UÇIDAN SORMUŞTUM. AYNA KLİPLERİNDE SİGARA İÇMİYORMUŞ, ÇÜNKÜ NE KADAR İNSANI ETKİLEDİKLERİNİN FARKINDAYMIŞLAR. SEN DE BU KADAR ÇOK İNSANA ULUŞTIĞINDA BU TARZ ŞEYLER HİSSETTİN Mİ?


Hissediyorum, çünkü bir sürür insan senin yazdığın sözleri dinleyip kendine göre istediği payları çıkartıyor. Müzik böyle bir şey zaten. Benimde müziği konumundaydı. Daha önceden dinlerken kendi hissettiklerim daha ön planda olur. Yani acaba bunu yaparken ne demek istemiştir di ye düşünme devresine geçmem bayaa zaman alıyor. Dolayısıyla insanları etkileyebilecek , yönlendirebilecek , hele kötü yönlendirebilecek şeyleri yaparken hakkatten iki kere düşünüyorsun, hatta daha çok.


İLK ALBÜMÜNDEN DAHA ÇOK MU DÜŞÜNDÜN?


Yoo, ilk albümde de çok düşünmüştüm. İlk albümün en büyük amacı samimi bir müzisyen olduğumu insanlara göstermekti. Kendimi çok daha fazla durdurmayı sevmiyordum. Günlük hayatta da hoşuna gitmeyen bir şeyi birine söylemen gerekiyorsa onun kırılacağını bile bile artık söylemen gereken bir zaman gelir. Onun için ben hakkatten içimden geliyorsa yanlış olanları hiç kimseyi kırmadan söylemeyi tercih ediyorum. Kırmadan lafını albüme çevirecek olursak, birilerine kötü enerji yüklemeyi hakkaten istemem.


PEKİ İLK ALBÜMÜN "KADIN" DA ALBÜMÜN STÜDYO VE ÇIKIŞ AŞAMASINDA YAPACAKLARINLA İLGİLİ SANA KARIŞAN OLDU MU?


Asla. Bu kadar zaman albüm yapmak için beklememin sebebi tesadüf değildi. Ben doğru hissettiğim her şeyi nerede daha rahat yapabilirsem o zaman ve o insanlarla albüm yaparım diye düşünüyorum. Ne yaptığım müziğe, ne fotoğrafa, ne klibe ne de her hangi bir şeye karışıldı. İlk albüm için stüdyoda acaip uzun kaldık. Bunlar hep maddiyatla doğru orantılı şeyler. Bir şekilde bana güvendiler.


ALBÜMDEKİ 10 PARÇAYI KAÇ PARÇA ARASINDAN SEÇTİN?


Çok fazla parça arasından seçtiğimi söyleyemeyeceğim. Aklıma gelen her türlü fikri ya kaydettim ya da yazdım;


Ondan sonra oturup onların üzerinde çalıştım. Yani kafamdaki bir fikirle ilgili dört tane parça ya akıtmaya gayret ettim. Çünkü artık kendimi çok daha iyi tanıyorum, ne yapmak istediğimi iyi biliyorum.


PEPSİ KONSERLERİNİ NEDEN VE NASIL KABUL ETTİN? BU TÜR ORGANİZASYONLARDA ŞEHİR ŞEHİR DOLAŞILDIĞI İÇİN FAZLA MASRAF OLMAMASI AÇISINDAN KÖTÜ SES DÜZENİ KULLANILIR ÇOĞUNLUKLA. RİSKLİ DEĞİL MİYDİ?


Bana öneriyi getiren kişi Mavi sakal dan Murat Tümer di, yani tanıdığım biri. Maddi açıdan da beni rahatlatacak bir teklifti, aynı zamanda her açıdan profosyonel bir projeydi. Çok büyük yerlerde, çok büyük ses düzeniyle, süper ışıklarla konserler yaptık. Her yerde ve aynı sistemle sahneler kuruldu. Sadece şehirler değişti. Neticede de, bunun karşılığında benden istenen şey rol yapmam değil şarkı söylememdi. Kendi işimi yapacağım için kabul ettim.


SEN ÇOK BAĞIMSIZ, KİMSEYE TUTUNMADAN ORTAYA ÇIKTIN. AMA SONRA, BELKİSERTAB"LA YAKINLAŞMANDAN, SEZEN AKSU"NUN KLANINA DAHİL OLMAYA BAŞLADIN GİBİ BİR GÖRÜNTÜ OLUŞTU. SEN BÖYLE BİR ŞEY HİSSETTİNMİ? YADA HİSSEDERSEN RAHATSIZ OLURMUSUN?


Sertab en sevdiğim arkadaşlarımdan biri. Albümüm çıkmadan önce de yakındık onunla. Sezen Aksu ise karma müzik"in ortaklarındandı, yani patronum konumundaydı. Daha önceden tanışıyorduk, ama aynı şirket içinde yer almaya başladığın andan itibaren daha da yakınlaşıyorsun. Zamanla sık sık fikir alış verişinde bulunduğum, arkadaşım gibi hissettiğim biri haline geldi.


27 yaşındayım ve hayatıma kimlerle nasıl paylaşacağıma az çok aklım eriyor. Hayatıma giren insanlardan hiçbir şekilde şikayetçi olamam. Ama insanların tek bir resme bakıp yargıya varması çok canımı sıkıyor.

"ARTIK KISA CÜMLELER KURUYORUM" NASIL BİR SÜREÇTE ORTAYA ÇIKTI? NEDEN "KISA CÜMLELER" MESELA?

Hayatında bazen kontrol edemediğin, bazen kontrol edipte üstesinden gelemediğin değişiklikler oluyor; bazen de hiçbir şey olmuyor. Benimki her şeyin hat safhada değiştiği, kontrol edemediğim bir sürü değişikliğin olduğu bir dönemdi. Dolayısıyla hem susup kendimi dinlemeye, hem de oturup etrafımdaki insanların nasıl iletişim kurduğunu gözlemlemeye çok zaman ayırdım. Hayatım boyunca kendini seven, kendisiyle barışık insanlardan biri olmak istedim. Bunun için bilincimi, algılamamı yükseltecek her şeyi yapmaya gayret ettim. Böylece kendimi tanımaya ve kendimden mutlu olmaya başladığım bir döneme girdim. Albüm böyle bir süreçte oluştuğu için, elimden geldiğince bunları yansıtmaya çalıştım. "artık kısa cümleler kuruyorum" da bu süreci çok iyi ifade ediyormuş gibi geliyor bana. Yani artık kendimi anlatmam için cır cır konuşmam gerekmiyor. İnsanları dinlemeyi tercih ediyorum. Gerektiğinde de kendimi daha net ifade edebildiğimi düşünüyorum.


ALBÜMDE, SÖZ VE MELODİ OLARAK KENDİNE ÇOK YAKIN HİSSETTİĞİN, SENİ ÇOK İYİ İFADE EDEN BİR PARÇA VARMI?


"artık kısa cümleler kuruyorum" . sözlerini o kadar seviyorum ki, sırf gitarla çalmak, insanların evine gitmişimde orda çalıyormuşum gibi hissettirmek istedim. Ne hissediyorsam hepsini istedim. Ne hissediyorsam hepsinin anlatıyor bu şarkı. Geçen iki sene içinde gerçekten feleğin çemberinden geçtiğimi hissettiğim zamanlar oldu, ama hala hayatı seviyorum. Her şeye rağmen hayatta durmaya, üstelik zevk almaya çalışıyorum.


DİNLEDİĞİM KADARIYLA BU ALBÜMDE, TÜM ALBÜMÜ SIRTLAYACAK PİYASA BİR PARÇA YOK. BU BİLİNÇLİ BİR TERCİHMİ?


Tabii ki. Benim albüme koyduğum her parçanın içime sinmesi lazım. Yoksa rahat uyku uyuyamam ki o zaman. Ben ne kadar şöyle olmalı, böyle olmalı diye düşünmüyorum müzik yaparken. Benim kendim için inandığım, doğru olduğunu hissettiğim şeyler var. İnancımı bir an olsun kaybetmiyorum ve bana sanki içimden gelmeyen bir şeyi yaparsam insanlar bunu hemen fark edermiş ve iyice batarmış gibi geliyor. Yani bunu hiçbir zaman aklımdan bile geçirmem. Albümüm 3000 satsa bile geçirmem. Ben hissediyorsam insanlarla onu paylaşıyorum. Çok büyük satış rakamlarına ulaşmak için albüm üretmeye başlamıyorum. Müzik hapşırmak gibi bir şey, içinizden geldiğinde tutamıyorsunuz ki! Müzik yaptığım için albüm çıkarıyorum, albüm çıkarmak için müzik yapmıyorum. Dolayısıyla ne üretirsem onu sunmayı daha doğru buluyorum.


DİYELİMKİ BİU ALBÜMDE SATIŞLARIN ÇOK DÜŞTÜ, AMA MÜZİK OTORİTERESİ OLARAK TANINAN BAZI İNSANLARDAN ÇOK İYİ TEPKİLER ALDIN.. NE HİSSEDERSİN. HANGİSİ DAHA ÖNEMLİ SENEEN İİN


"bir albüm yaptım, müzisyenler çok beğendi ama halk beni anlamadı "diyenlerden olmak istemiyorum ve hiçbir zamanda olmayacağım. Böyle bir şey yok. Eğer böyle bir durumla karşılaşılıyorsa mutlaka yerlerde yanlış yapılmıştır. Çünkü müzik o kadar zor değil, üç dakika süren bir şey normalde beni nasıl etkiliyorsa bir başkasını da öyle etkilemesi lazım. Müziği sevmek için ciddi bir eğitime gerek yok. Duyguyla doğru orantılı ; sevmiyorsa sevmiyordur. Bu nedenle çok fazla promosyonun gerekliliğine de inanmıyorum. Üç günde, üç ayda yada üç haftada ulaşılabileceği kadar insana ulaşıyor zaten.


BU ALBÜM İÇİN NASIL BİR PROMOSYON STRATEJİSİ BELİRLEDİNİZ.


Okullar ve televizyon programları tatile giriyor. Zaten televizyonda playback yapmak ya da canlı çaldığımda onun çok kötü aktarılması hiç hoşuma gitmiyor. Bu yüzden gerçekten içim rahat kalabileceğim program sayısı çok az. Dolayısıyla daha çok klibi yayınlatmaya, konser vermeye ve yazılı basınla röportaj yapmaya yönelik bir promosyon olacak.


ALBÜMDE NEDEN GİTAR ÇALMADIN ?


Stüdyo gitaristi olmak çok başka bir şey. Sahnede çalabilirim ama stüdyoda çalmak için yıllarca stüdyo müzisyenliği yapmak gerek. Ayrıca, yanımda benden daha iyi yapabilecek biri varsa -ki demir çok iyi bir stüdyo gitaristi- o işi ona yaptırmak daha yaptırmak daha mantıklı geliyor bana. Neticede onlar genellikle benim yazdığım melodiler.


BU ALBÜMDE SESİN İLK ALBÜMDEKİNDEN DAHA FARKLI DUYULUYOR


İlk albümde herkes sesimin renginin farklı çıktığını söylüyordu. Aynı duyguyu bende yaşıyorum. Altyapı acayip doluydu; kesişen o kadar çok frekans vardı ki , kendi sesimi kendi duymak istediğim gibi duymuyordum. Bu albümde en çok önem verdiğimiz şeylerin başında, sesimi, boş bir odada nasıl duyuluyorsa o şekilde duyurmak geliyordu. Onun için de altyapı mümkün olduğunca sade tuttuk.


ON ŞARKIDAN SADECE BİRİNİN SÖZ MÜZİĞİ SAN AİT DEĞİL("YORGUN" KURBAN' DAN DENİZ YILMAZ' A AİT). BAŞKA BİRİNİN PARÇASINI SESLENDİRMEK, YANİ SADECE YORUMCU OLMAK NASIL BİR DUYGUYDU SENİN İÇİN?


Parçayı dinletti, hoşuma gitti. Normalde birinden parça almak çok da yakın bir şey değil bana. Ama parçanın sözlerini ,müziğini çok sevdim. Bir parçaya bu şekilde hayat veriyorsun,artık o senin şarkın oluyor. Buda heyecan verici.


TÜRKİYE”DEKİ SANAT-SANATÇI KAVRAM KARMAŞASI YÜZÜNDEN KENDİNE SANATÇI DEMEYE ÇEKİNDİĞİN OLUYORMU?*


Oluyor oluyor!çoğu zaman bir sürü “sanatçıyla” ismimin aynı anda anılmasından rahatsız oluyorum. Bence bir şeyin ne kadar değer taşıdığını anlamak için biraz zaman tanımak gerekiyor. Sanatın ,içinde barındırdığı değerle ve tabii dolayısıyla da zamanla doğrudan ilişkili olduğunu düşünüyorum.


VOLVOX ŞEBNEM’LE ŞEBNEM FERAH ARASINDA FARK VE DEĞİŞİKLİKLER VAR MI?b zamanda duygularımla hareket eden biriydim. Ne yapmak istiyorsam onu yapmak için kendime şans tanımaya çalışıyordum, içinde bulunduğum koşullara rağmen . Şimdide aynı şekilde davranıyorum. Duygularıma, hissettiğim şeylere değer verip neyi doğru hissediyorsam onu yapmaya çalışıyorum. Çok şey değiştiğini söyleyemem. O zaman bile daha yeni gitar çalmaya çalışırken beste yapıp insanların onu beğenmesini seviyordum. Şimdide aynı şekilde. Birtakım şeylerde de tabii ki çok değişti. Çünkü bir defa büyüyorsun. Zaman içinde kendime vakit ayırmayı öğrendim çok. Ve kendimle baş başa kaldığımda da daha çok yakınlaştım her şeye.


İLK GRUP KURDUĞUN ZAMANIN GÖZLERİYLE BUGÜNÜN ŞEBNEM’İNE BAKABİLİYORMUSUN?


O zamanlar ben böyle bir şeyi hayal etmiyordum. Yani hayal etmiyorum derken, “şimdi gitar çalıyorum,çünkü 10 yıl sonra albümleri olan bir şarkıcı olacağım” şeklinde davranmıyordum. O zaman gitar çalmayım öğrenmek istiyordum ve gitar çalıyordum. Gitar çalmayı öğrenince parça yapmak istiyorsun. Parça yapınca birileriyle onu paylaşmak istiyorsun. Bunlar sıralanan sebepler ve sonuçlar. Bir şarkıcı olmak istediğimi biliyordum. Hayatımdaki en uzun vadeli plan ve yaptığım her şeyi bunun için yaptım. Kendimi ne şekilde besleyebiliyorsam o şekilde beslemeye çalıştım. Gitar çalmayı öğrenmem, küçükken piyano dersi almam ve müzik konusunda kendimi geliştirmeye çalışmamın altında hep bir gün iyi bir şarkıcı olmam sebebi yatıyordu. Dolayısıyla o günkü hayallerimle pek ters düşmüyor.


VOLVOX DÖNEMİNDE YAPTIĞIIN BESTELER VE ŞARKI SÖZLERİYLE BUGÜNKÜLER OLDUKÇA FARKLI. SEN BUNU NEYE BAĞLIYORSUN?


Çünkü o zaman 17 yaşındaydım. Şimdi 27 yaşındayım, tabii ki farklı olacak. Bu benim doğal kendi doğal gelişme sürecim ve bu bana normal geliyor. Bundan 10 yıl sonra bugünden farklı olmasını da aslında tercih ederim. Kendi içinde tutarlığa sahip olmasını ama büyüyorsam ve geliştiğime inanıyorsam da onları da gösterebilmeyi tercih ederim. O zaman ben duyduğum ve gördüğüm herşeyi yapmaya çalışıyordum.


MÜZİK KARİYERİNE BAŞLADIĞINDA VOLWOX'LA HANGİ NOKTAYA GELMEYİ PLANLIYORDUN?İLERİDE SOLO ÇALIŞMALAR YAPMAK AKLINDA VAR MIYDI?


Ya şunu hissediyordum; Volvox' la çalışırken üretim açısından her şeyi ben yapıyordum ki , bunun bu şekle gireceğine emindim. Ama volvox' ta çaldığım dönem hayatımın en zevkli dönemidir. Hayatta hiç bir şey bana daha büyük zevk vermedi. Dolayısıyla onlarla birlikte bir kariyer edinebilmeyi çok isterdim. Onun hala da çok özel bir grup olduğunu düşünüyorum. Volvox' u kurduğumuzda da biz 17 yaşında filandık. 23-24 yaşına geldiğinde bile hayata bakış açınla ilgili çok şey değişmiş oluyor. Başkası için o an okulu çok önemli oluyor, bir başkası için sevgilisi çok önemli olabiliyor. Bütün bunların çok erken yaşta birlikte müzik yapmaya başlayan bir grup için hala devam etmesi çok zor,çünkü kendin kendinle ilgili gerçeklerle de karşılaşıyorsun. Şimdi bir grup kuracak olsam nasıl insanlarla çalışmam gerektiğini biliyorum artık ama o zaman en yakınımda kim varsa onunla birlikte çalışıyorsun. Çok özlüyorum ama böyle sonuca ulaşacağı kesindi. Ben o süre içerisinde hayatımda müzik dışında hiçbir şeye yer vermedim. Hayatım müzik etrafında dönüyor.


DİKKATİMİ ÇEKEN ŞU:VOLVOX DAĞILMA AŞAMASINDA OLDUKÇA FAAL BİR GRUPTU. HATTA KASET YAPMA AŞAMASINA GELMİŞTİ. BU TEKLİF GRUP ELEMANLARINA CAZİP GELMEDİ Mİ?


Cazip gelmemek değil, bu sorumluluk olayı. Bugün konuştuğumuz her şeyi düşünün. Bu kadar şeyi 4 kişinin aynı oranda sorumluluk duygusuyla sahiplenmesi mümkün değil. Mesela benim açımdan bakacak olursak; ben müzikal olarak oluşturacağım herhangi bir şeyin başkaların benden daha az sorumluluk gösterdiği için zarar görmesine asla katlanamam. Mümkün değil, böyle bir şey yok. En çok bu yüzden solo albüm yapmaya karar verdim. Bir şey olacaksa hatasıyla sevabıyla benim olmalı. Başkasının yaptığı bir hatanın benim hayatıma etki etmesine hiç dayanamıyorum. En faal dediğin dönemde barda çalışıyorduk. Haftada 4, bazen 5 gece sahne alıyorduk ve bu yaratıcılığı öldürüyordu. Ben buna kendi adıma dur demek istedim. Bu noktadan sonra barda havaya şarkı söylemek insanı tatmin etmiyor. Ben artık kendi şarkılarımı söylemek istediğimden çok emindim.


SON ALBÜMÜN YAPIM AŞAMASINDA ETKİLENDİĞİN ŞARKICI VE GRUPLAR OLDUMU?


Benim son zamanlarda çok kendime yakın hissettiğim Skunk Anansie oldu. Ve kadının şarkıcılığından çok hoşlanıyorum. Alanis Morissette, Tori Amos ve Bjork gibi şarkıcıların da bireyselliğinden çok hoşlanıyorum.


HER KLİBİNDE FARKLI BİR YÖNETMENLE ÇALIŞIYORSUN. BUNUN SEBEBİ VAR MI, TOKSA TESADÜF MÜ?


Hayır, tesadüf değil. Meltem CUMBUL,Özlem TEKİN ve Sezen AKSU. Üçünün de görüntü kalitesini çok beğenmiştim. "Bugün"ün klibi için yapmak istediğim basit ama görüntü kalitesi çok yüksek bir şeydi. Dolayısıyla o ilk aklıma isimlerdendi. Diğerleri ise Umur TURAGAY (" Vazgeçmem Dünyadan") ve hazım BAŞARAN (" Yağmurlar") dı. Hazım' la tarihlerimiz uymadı ve o sırada Levent 'le tanıştım. Çalışırsak iyi bir sonuç çıkacağı hissine kapıldım. Bu elektrik meselesidir. Onun için denemek de istedim. Değişik insanlarla çalışmayı denemeyi seviyorum.


EN ÇOK HANGİ KLİBİNİN SONUCUNDAN MEMNUN KALDIN?


"Vazgeçtim Dünyadan", "Yağmurlar" VE "Bugün" arasında seçim yapamıyorum. Albüm çıktıktan çok sonra çekilmiş olan "Fırtına" ve Bu aşk fazla sana"nın klip bütçeleri daha azdı. O yönetmenler de ellerinden geleni yaptılar ve değerli olduklarını düşünüyorum. Ama fikir olarak da, seyrederken etkilendiğim de başta söylediğim klipler.


KENDİNİ NASIL KATEGORİZE EDİYORSUN?


Kendimi bir yere dahil etmek çok zor. Ama benim bir tarzım var. Yani kendime özgü bir tarzım olduğuna eminim. Duyulduğunda "bu Şebnem' in bestesi" denilebileceğine de eminim.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home